Günümüzün toplumsal gerçekliklerinden biri olarak sosyal medya her geçen gün kendini fazla hissettirmeye başladı. Gündelik hayatımızda alışkanlıklarımızı, ilgi alanlarımızı, ilişkilerimizi ve iletişimimizi değiştiren dijital mecralar, kolaylıklar yanında sorunlar da üretmektedir.
İlk dönemlerde arkadaşlık, çöpçatanlık vb. ortamı olarak değerlendirilen sosyal medya, hafife alınıyor, gerçek isim ve kimlik kullanılmadan takma isimler, sahte kimliklerle iletişim kuruluyordu. Teknolojinin gelişmesi, akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla popüler iletişim aracı haline dönüşen bu mecrada her yaştan, her kimlikten insana rastlamak mümkün hale geldi. Aracıya ihtiyaç duyulmadan uçtan uca haberleşme, mesajlaşma, görüntü ve bilgi paylaşma imkânı veren sosyal medya bireysel açıdan özgüven patlamasına yol açtı. Aile fotoğrafları ve sırları rahatlıkla paylaşılır hale geldi. Bilgisi olsun olmasın her konuda görüş bildirme, taraf olma, kaynağını bildiği, bilmediği haberleri, görüntüleri aktarma olağan hale geldi.
Araştırmalara göre Türkiye’de 60 milyonu aşan internet abonesinin %90’ı aynı zamanda sosyal medya kullanıcısıdır. Zamandan ve mekândan bağımsız sınırsız iletişim imkanından yararlanmak isteyen sosyal medya kullanıcıları, zamanla alışverişi, iş ilanlarını bu alanda takip etmeye başlamıştır. Reklam, müşterilere ulaşma, şikâyet vb. konularda da bu alanlar kullanır hale gelmiştir. Kamu, özel sektör, sivil toplum kuruluşları bu mecrada var olmak, hedef kitlelere ulaşmak için çaba harcar hale gelmiştir. Son bir yıldır halen içinde bulunduğumuz salgın hastalık döneminde daha da yaygınlaşan bu platformlar olumsuzlukları da fazlasıyla barındırmaktadır. İnternet, sosyal medya bağımlılığı, psikolojik etkileri, siber zorbalık, dolandırıcılık, aşırı özgüven sorunları, artan bireysellik sonucu yalnızlık hissi gibi konular sıklıkla haber kanallarında olumsuzluk olarak işlenmektedir.
Bu konular dışında çalışanlar için esnek çalışma özgürlük gibi algılansa da çalışma saatlerinin mesai saatleri dışına taşınması, tatil günlerinde mesai yapılması iş tanımını değiştirir hale gelmiştir. Zaman ve mekândan bağımsız olmanın doğal sonucu olan bu durum çalışanlarda hayal kırıklığı yaratmaktadır.
Sosyal medya milyarlara ulaşan kullanıcılarıyla önemli bir pazar ve bilgi kaynağına dönüşmüştür. Kullanıcıların ilgi alanları, tercihleri, hoşlandıkları, hoşlanmadıkları, aldıkları, sattıkları, kısacası dijital ortamlardaki her hareket veriye dönüşmekte, kullanıcıların izinleri, bilgileri olsun olmasın farklı çıkarlar için kullanılabilmektedir. Bu durumu meşrulaştırmak isteyen WhatsApp, kullanıcılarının onayına veri paylaşma sözleşmesi sunmuş ama yoğun tepki görünce erteleme yoluna gitmiştir. Ancak kısa sürede on milyonu aşan kullanıcı başka platformlara geçmiştir. Bu geçişler dijital çağın kavimler göçü olarak tanımlanmaktadır. Toplumsal etkileri nedeniyle sosyal bilimlerin araştırma alanında yer alan göç olgusu dijital alanlarda da yaşanır hale geldi.
Kısacası bireysel ve toplumsal eylemlerin büyük oranda gerçekleştiği dijital alanları kullanmada özen göstermek, dikkatli olmak gerekiyor. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, günümüz geçmişe oranla daha denetimli ve gözetimli hale gelmiştir. Paylaşımlar, yazılanlar, çizilenler velhasıl her bir eylem “kayıt altıdadır” bilinciyle gerçekleştirilirse mağduriyetler ve olumsuzluklar azalabilir. Aksi takdirde sanal göçler de çözüm olmayacaktır.