DEVLETİNE BOYNU KILDAN İNCE VATANDAŞIMIZIN ARTIK CANI YANMASIN!

 Kamu yararını önemsiyoruz, halkın mağduriyetlerinin gündeme gelmesini ve tüyü bitmemiş yetimin hakkının korunmasını da..

Hatta habercilikte önceliğimiz bu yönde diyebiliriz.

Bu özelliğimiz, söz konusu bu elzemlerden uzak olan kişileri rahatsız edebiliyor. Hayatlarını maksat veya maksatlar üzerine kurup, kendilerinden bildikleri işleri ya da kişi bağlantılı sığ mantıklarıyla yapmaktan kaçınmadıkları yorum ve yaftalarla küçük dünyalarındaki kirlilikleri yine kendileri gibi düşünen küçük beyinlere nakşetmekte hiçbir endişe duymuyorlar.

Üstelik bu çirkinliklerle beslenen beyinlerinin kör ettiği gözleri, arkadaş, dost mevhumu da tanımadan hızla ilerliyor.

Gerçeklerin gün yüzüne çıkmak gibi bir mecburiyeti var.

İyi düşünen, şark kurnazı olmayan, ihtirasları yüzünden beş benzemezle bir araya gelmeye çalışmayan insanların da bir arada ve dayanışma içinde olmak gibi bir mecburiyetleri var.

Bu mecburiyetler bir yerde kamu yararını, içinde barındıran da gerçekler.

Bu nedenle, yaşadıkça görür, gerek duyarsak anladıkları dilden konuşur ve yine kamu yararına yönelik arkadan dolanma girişimlerinin var olduğuna inanırsak, oyun da bozar, kişi özlü imtiyaz havalarının biz de kabul görmeyeceğini ortaya koyarız.

Dedik ya yeri zamanı geldiğinde…

***

Kamu yararı demişken, şehrimizde yaşamın vatandaştan yana konforunu olumsuz etkileyen unsurlara ilişkin eleştirilerde bulunduğumuz gibi, doğru yapılanları da yine aynı bakış açısıyla alkışlamanın önemini her fırsatta dile getirmeye çalışıyoruz.

Yazımın girişinde kamu yararı adı altında kişi bazlı takınılan hal ve tavırlara değinirken, ikinci girizgahta ise, toplum yararına yarar sağlayacak ifadelere yer verelim.

Geçenlerde bir sosyal medya paylaşımında Menteşe ilçesinde yediği cezadan canı yanmış bir vatandaşımızın başına gelen cezai işlem öyküsünden söz etmek istiyorum.

Buradaki amaç uygulamayı yermekten öte, her cezai uygulamanın, aslında yaşamsal konforumuzun deformasyona uğradığıyla ilintili aslında.

Kent trafiğinin başlı başına sorun olduğuna her defasında değiniyoruz. Buna sebep olarak araç yollarının daraltılması, otopark sorunumuz, yürüme alışkanlığına sahip olmayışımız, tek yön uygulaması ve plansızlık gibi pek çok unsuru vakti zamanında dile getiriyoruz.

Hani şehirden uzak bir yere yapıldı diye eleştirilen yeni hastaneden önce, her kolaylığı burnumuzun dibinde beklediğimiz ve bu tabire en çok uyduğunu düşündüğümüz eski hastane ve çevresinden dem vurarak, bu düşüncelerimizi pekiştirelim.

Yeni hastane, eski hastane diyorum. Yerel düşünce yapımız bunu anlamakta zorluk çekmeyecektir.

Bilindiği üzere, Eski Devlet Hastanesi etrafında sağlık hizmeti veren klinik, muayenehane ve eczaneler hizmet vermekte. Yani vatandaşın bu bölgeyle işi bitmedi. Özellikle eczaneler sokak aralarında faaliyet göstermekte.

Sokaklar hınca hınç araç parklarıyla işgal altında. Özellikle eczaneyle işi olan vatandaş için azap bir durum.

Eczaneye gelen bir kişi sağlık hizmeti almak için geliyordur, eğlenmek amaçlı tercih ettiği bir mekan değildir herhalde diye düşünüyorum.

Hal böyle iken, sosyal medyada vatandaşın canını yakan bir gelişmeyi, okuduğumuzdan anladığımız şekliyle kısaca özetleyelim.

Yağmurlu bir havada aracıyla hasta olan kendisi ya da yakını veya çocuğu için eczaneye ilaç almaya gelen bir vatandaş, park yeri bulamadığı için dörtlülerini yakarak, ilaç alıp çıkacak kadar ve trafiğe engel olmayacak şekilde kısa süreli park etmesi sonucu trafik cezasına çarptırılır.

Vatandaş olarak kanun ve nizama hepimiz saygılıyız ama kent konforundan yoksunluğumuz nedeniyle bu tür cezai uygulamalar gerçekten de can yakar nitelikte.   

Adaletli bir cezai uygulama olduğunu söyleyemeyiz.  

Kaldı ki bu adaletsizliği görmek için, cezaya maruz kalacak nitelikte ikişer sıralı parklarla akar trafik yollarının neredeyse gasp edildiği yollara bakmak yeterli olacaktır.

Keyfi parklara sözümüz yok ama eczaneden ilaç alması gereken bir vatandaşın dörtlülerini yakarak aracını kısa süre trafiği engel olmayacak şekilde çalışır vaziyette park edip, trafik polis otosunun uyarıcı siren sesini duyduktan sonra eczaneden fırlayıp durumu görevlilere aktardığı halde, günler sonrası sürpriz bir cezai işleme maruz kalmasına getirilebilecek bir yorum yok.

Kamu görevlilerinin de vatandaşı yine kendi gözünden vatandaş gözüyle görüp, anlaması önem taşıyor.

Hatta yardımcı olunması bile gerekir diye düşünüyoruz.

Bizim toplumuzda caydırıcı olması için uygulanması gereken o kadar çok cezai işlem ve suiistimal varken, bu tür insani ve aciliyet gerektiren sağlık içerikli durumlarda, hoşgörünün biraz daha öncelikli olması gerekebileceğini ifade edelim.

Sapla samanı ayırt edelim.

Edelim ki, devletine boynu kıldan ince vatandaşımızın canı daha fazla yanmasın.