Muğla’nın Fethiye ilçesinde jeotermal sondaj kuyusu açılmasına yönelik bir işadamına izin ve ruhsat verilmesi gündeme düşünce, aklıma birden, mücadele ettiğimiz Coronavirüs salgınının yok olmaya yüz tuttuğu düşüncesi takılır oldu.
Salgın ortamının fırsatçıları bile yola getirdiğini düşünmeye başlamış, toplum olarak hayata dair hasletlerimizin törpülenip, çeşitli dersler çıkardığımıza kendimi inandırmaya başlamıştım.
Ama bir taraftan da “Bizim millet, bu illet gitsin, yaşananları çabuk unutur, hayatına hiçbir şey olmamış gibi kaldığı yerden devam eder” demeden de edemiyorum.
Kaldı ki, Fethiye’deki jeotermal örneği, hayata kaldığımız yerden değil, hayata kaldığımız yerden devam etmenin ön hazırlığının bile yapılıyor olduğunu doğrular nitelikte.
Konu ya da iddia şu; Fethiye Ölüdeniz ve Kayaköy’deki birinci derece doğal ve arkeolojik sit alanlarına 6 adet jeotermal sondaj kuyusu açılması için bir işadamına izin ve ruhsat verilmesi.
Malum ateş olmayan yerden duman tütmez.
Her biri en az 10 bin metrekarelik alanı kapsayan 6 adet sondaj kuyularından 2 tanesi Ölüdeniz plajı, 1 tanesi Kayaköy mahallesi Soğuksu plajı mevkiinde. 1 tanesi Gemiler Delikburun plajında, 2 tanesi ise, Darboğaz plajı kuzeyindeki Oyukbaşı tepesi mevkiinde.
Bu adı geçen alanların tamamı Birinci derece doğal sit ve Arkeolojik alan olan ilan edilmiş yerler. Açılan kuyuların bulunduğu yerlere turistik tesislerin yapılmasına ilgili mevzuatlarca imkan sağlandığı dile getiriliyor.
O coğrafyada yaşayan vatandaşlar, bu adı geçen cennet misali alanların yok edilmesi endişesiyle karşı karşıya.
Böylesine bir doğa katliamına yol açacak bir girişimin, böyle bir salgın ortamında fırsat bilinmesine yönelik takdiri kamuoyuna bırakıyoruz.
Böyle bir girişim karşısında AK Parti Fethiye İlçe Başkanı Turgay Öztürk’ün, jeotermal sondaj izninin mümkün olmadığına yönelik açıklamasını meslektaşım Osman Baykuş’un yaptığı haberde okuma fırsatı buldum.
Fethiye İlçe Başkanı Öztürk açıklamasında şu görüşlere yer veriyor:
“Fethiye ilçemiz Kayaköy Mahallesi 2019A011 ruhsat numaralı, 3389699 erişim numaralı sahada bir müteşebbüs tarafından gerçekleştirilmesi planlanan Sondaj Yönetimi ile Jeotermal Kaynak Arama Faaliyeti ile ilgili olarak sistem üzerinden 30.03.2020 tarihinde sunulan Proje Tanıtım dosyası Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce değerlendirmeye alınmıştır. Bahse konu 2019A011 ruhsat numaralı 2.182,53 hektarlık alan için Muğla Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığından 04/11/2019 tarihinde arama ruhsatı alınmıştır. Talep edilen alanların kısmen mülga Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 13.11.1982 tarihli ve A-4020 sayılı kararı iletescili 1. Derece Doğal Sit Alanı sınırları ve 2872 sayılı Çevre Kanunun kapsamında ilan edilen Fethiye-Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırları içerisinde kaldığı tespit edilmiş, talep edilen alanların kısmen 1 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 109. Maddesine göre 03.03.2020 tarihli ve 2221 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile onaylanan ve 04.03.2020 tarihli ve 31058 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, ilan edilen KESİN KORUNACAK HASSAS ALAN kapsamında bulunduğundan, Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünden uygun görüş alması mümkün bulunmaktadır. Bu durum ana muhalefet partisi yetkilileri tarafından bilindiği halde bölgede halkımızı yanlış bilgilendirmekte ve bir takım art niyetli faaliyet içerisinde olduklarını duyuyoruz.”
Bir siyasinin ağzından fazlaca teknik bir açıklama olmuş.
Sormak isteriz; böyle bir girişim mevzuata aykırı olmasa, bu girişim gündeme gelir ve gerekli izin ve ruhsat yine de verilir miydi?
Yöre yararı için “gelmezdi” diye düşünmek istiyoruz. Sonuçta bu konu gündeme gelmiş ve yasal olarak mümkün olmadığı ortaya konmuş.
Bunu merak etmemiz olağan.
Hal böyle de olsa bir yanlıştan dönülmüş.
Boşuna Mevzuat hazretleri demiyoruz. Çoğu zaman işe yarıyor.