Başlıktan biz erkekler pek bir şey anlamasak da bayanlar hemen yünü ve şişleri hazırladı yeni bir örnek bulma hevesiyle. Yeni bir örnek vermeyeceğim kısaca her örülen  kazak, ceket, atkıda değişmeyen tek şeyden lastikken bahsedeceğim. Ama bizimkisi öyle basit bir lastik değil. Duble lastik.

***

Duble lastik örgü modeline başlarken, ilmekler atıldıktan sonra ilk sıra bir ters bir düz yapılır. Daha sonra ilk ilmek boş alınır. Düz ilmekler örülmeden sağ şişe alınır, ip öne geçirilir ve ters ilmekler örülür. Bu şekilde hem önde hem arkada işlem yapılır.

Bu lastik, montların kenar lastiklerinde kullanılabilir. Ayrıca daha fazla ilmek yaparak çanta haline de getirilebilir. Duble lastiğe, aynı zamanda torba lastik de denmektedir.

***

Bu aydınlatıcı bilgiden sonra biz erkelerin anladığı bir ters bir düze geçelim. Madalyonun aslında iki yüzü gibi bir ters birde düz. Madalyonun hangi yönü işine geliyorsa hep o yüzünü görmek için verilen bir savaştır aslında. İki ters bir düz ise tonlamasına göre değişim gösterir. Eğer sevinçli bir sesle söyleniyorsa net ve mutlak bir galibiyeti, hüzünlü bir sesle söyleniyorsa net bir mağlubiyeti anlatır. Şu sıralar telefonlarım pek durmuyor, STK yöneticileri, siyasiler, bakkal Mustafa ağabey, kahveci Mehmet kardeşim, manav Levent, adımı bilen telefon numaramı bulan herkes arıyor.

***

Gerçi bizim mesleği doğasında var her kesimden her görüşten herkesle konuşabilmeli onların düşüncelerini de alabilmeliyiz. Sıkılmadan her birini dinliyorum. Herkesin derdi aslında tek noktada birleşiyor Muğla. Kimileri Muğla’nın havasından der yanarken, kimileride ekonomik yapısından dertli. Siyasilerin derdi ise başka. Herkes kendi üyesi olduğu siyasi partinin iç çekişmelerinden bahsediyor dert yanıyor. Kimileri genel merkez düzeyinde devam eden lider çekişmelerinden kimileri ilçe başkanlığı yada yönetim kurulu çekişmeleri, kimileride il başkanlığı ve il yönetim kurulu çekişmeleri.

***

Her duyumu önce doğrulatıp sonrasında da siz okurlarımızla paylaşmaya çalışıyorum. Yazdıklarımdan memnun olanlarda olmayanlarda var. Memnun olmayanlar hemen telefona sarılıp ya bana yada bana yakın olabilecek arkadaşlarıma ulaşarak serzenişte bulunuyor. Ne zaman ismini yada sıfatını yazsam aksatmadan bana yada arkadaşlarıma ulaşan siyasiler arasında ilk sırayı ilginç bir isim çekiyor. Yazdığım bir yazının ardından beni hiç aramayan tepki göstermeyen tek siyasi Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün. Kendisini seversiniz sevmezsiniz kendi hakkına yazılanlar nedeniyle kolay kolay telefon açmaz, yazılanlar hakkında bir tek gazeteci Özcan Özgür’e bir kez tekzip gönderdi. 1999 yılından bu yana belediye başkanlığı yapan Gürün 17 yılda bir kez yaptı bunu. Hiç telefon açmadı, birilerini hiç raya koymadı.

***

Yeni yetme siyasetçiler yazılan her şeyi ya okuyamıyor yada okuduğundan bir şey anlamıyor olacak ki her seferinde tepki gösteriyor. Siyaset farklı bir kulvar. Gençlik kollarında bayrak, afiş asarak yapılan toplantı ve eğitimlerde gelişerek, önce delege sonra ilçe yönetimi sonrasında ise il yönetimine kadar yükselme ile gider. Aynen hayatımız boyu gördüğümüz eğitim gibi. Siz çarpım tablosunu ezberleyememiş birini alır üniversiteye getirirseniz o öğrenciden pek fazla bir beklentiniz olamaz.

***

Siyasette hatipliği öğrenmeden, mensubu olduğu siyasi partinin tüzüğünü bile okumadan öğrenmeden alıp en üst makama getirilenler makamın ağırlığını taşımakta her zaman zorlanırlar.

İster yargı organında olsun, isterse idareci kadrosunda olsun bulunmak beraberinde büyük sorumluluğu getirmektedir. Bundan daha çok sorumluluk yükleyen görev ise, hükümdar ve lider makamına yükselmektir. Unutmamak gerekir ki, makam, servet ve yetki arızi şeylerdir. Ölüm olayıyla bunlar son bulmakta, yani arızi olan şeyler bir bir silinmekte ve asıl olan ne ise o kalmaktadır. Bir de bunlar hastalık halinde bir tutku olursa tedavisi hemen hemen mümkün olmaz. Zira asırların tecrübeleri şu üç hastalığın tedavisinin olmadığını ortaya koymuştur: Makam, servet ve şehvet... işte bu üçü tutku haline gelip kişinin kalbini, kafasını, vicdanını ve ruhunu istila edince devası bulunmayan bir dert olup kalır.

***

Anlamaları gerek dilde yazayım birde. Hz. Muhammet bu konuda ümmetini uyararak makam talebinde bulunmamalarını tavsiye etmiş ve buna rağmen istediği makama getirilen kimsenin adil ölçülerle davranmasını emretmiş ve adaletinin mutlaka haksızlığı yenmesinin lüzumuna dikkat çekmiştir. Aksine bir tutumla kişi birkaç yıllık dünya hayatını renklendirebilir, fakat ebedi hayatını cehenneme çevirir. Şüphesiz adaletsizlikte zulüm, vebal, günah ve haklara tecavüze teşvik vardır.

Bunun içindir ki ashab-ı kiramın çoğu ağır sorumluluk gerektiren görevlerden kaçınmışlar ve zorlanmadıkları takdirde kabul etmek istememişlerdir. Hatta îkinci Halife Ömer (r.a.), Ebu Hüreyre'yi (r.a.) Bah­reyn'e vali ve kadı olarak tayin edip göndermek istediğinde Ebu Hüreyre bu görevi almak istememiş, halife ısrar edince Ebu Hüreyre (r.a.) emre itaat etmek zorunda kalmıştı. Medine'ye vali tayin ettiği Selman el-Farisi de aynı isteksizliği izhar etmiş ve Irak Acemine bölge valisi ve kadısı olarak tayin edilen Huzayfe b. Yeman (r.a.) de istemiye istemiye bu ağır görevi kabul etmişti.

***

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: “KENDİMİZİ FAHRİ MUĞLALI SAYIYORUZ” CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: “KENDİMİZİ FAHRİ MUĞLALI SAYIYORUZ”

Görev ağır, sorumluluk ağır makama getirilen hafif olduğu sürece ne başarı nede huzur olur. Orhan Veli boşuna dememiş “Neler yamadık ki bu vatan için? Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik.” diye. Biz hep ölenlerden olduk.

Editör: Gazete Muğla