BAŞKANLIK sistemi konusunda çok değerli bir araştırmayı sizlerin bilgisine sunmak istiyorum.
Değerli dememin iki sebebi var: Bir, uluslararası kurumlarca onaylanmış "veriler"e dayanıyor... İki, araştırma “mukayeseli” olarak yapılmış, özellikle gelişmişlik düzeyleriyle sistemler arasındaki ilişkiler çok net olarak ortaya konulmuş. Doç. Dr. Alican Kaptı ve Sebahattin Gültekin'in yaptıkları “Karşılaştırmalı Analizlerle Başkanlık Sistemi ve Türkiye” adlı araştırma.
***
Önce coğrafi bir tablo: Konfederal İsviçre gibi istisnai sistemler bir kenara, Avrupa ülkelerinin yüzde 69'u parlamenter sistemle yönetiliyor... Orta Afrika ülkelerinin ise yüzde 70'i başkanlık sistemiyle!
Kalitatif açıdan, "insani gelişmişlik" sıralamasının tepelerinde yer alan Norveç, Hollanda, ABD, İngiltere, Fransa gibi 20 ülke. Bunların 16'sı parlamenter sistemle, sadece 3'ü başkanlık veya yarı başkanlıkla yönetiliyor.”İnsani gelişme indeksinin” en alt sıralarında bulunan Sudan, Afganistan, Kongo gibi 20 ülke... Bunların 16'sı başkanlık, 3'ü yarı başkanlık, sadece 1 tanesi, Etiyopya parlamenter sistemle yönetiliyor! Araştırmada şu tespiti okuyoruz; “Parlamenter sisteme sahip ülkeler, başkanlık sistemine sahip ülkelere göre, insani gelişmişlik indeksinde daha iyi durumdalar.”
Dünyada “İyi yönetilen” 20 ülkeden 16'sı parlamenter sistem... Aynı listesinin en altındaki 20 ülkeden 16'sı başkanlık, 3'ü yarı başkanlık, 1 tanesi parlamenter sistemle yönetiliyor. İsviçre, ABD, Kanada, Almanya, İngiltere, Singapur gibi en refahlı 20 ülkenin 16'sı parlamenter sistemle, biri başkanlıkla; biri yarı başkanlıkla yönetiliyor, İsviçre ve Hongkong ise bu sınıflamanın dışında. Zimbabve, Yemen, Togo, Angola gibi en yoksul 20 ülkenin 15'i başkanlıkla yönetiliyor. Kalanı parlamenter veya yarı başkanlık...
Demek ki, başkanlık sistemi ülkeleri uçurmuyor. Hiçbir sistem sihirli değnek değildir. Kalkınma, yüzlerce faktöre bağlı farklı bir konudur. Bu bulgular bilimseldir. Çünkü Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, Uluslararası Şeffaflık Örgütü gibi kurumların datalarına dayanıyor.
***
Besbelli, başkanlık sistemi geri kalmış ve otoriter toplumlarda daha yaygın. Üzerinde durulması gereken soru şudur; İnsani gelişmişlik ve ekonomik gelişme düzeyi düşük toplumlarda başkanlık sistemi niye yaygın ve niye otoriter niteliktedir?
Prof. Burhan Kuzu, başkanlık sistemini savunduğu kitabında, bu sistemin Latin Amerika ülkelerinde niye otoriter şef yönetimlerine dönüştüğünü sayfalarca anlatır; özetle: “Bir Güney Amerika partisi, bir Kuzey Amerika partisinden bütünüyle farklıdır. Güney Amerika'da parti, temelde bir adamın çevresinde toplanmış ve kendini bütünüyle ona hizmet etmeye adamış bir 'chens'ler topluluğudur, partiden çok bir klandır.”
***
Başkanlık sistemi liberal Amerika'da başarılıdır, çünkü toplum ileri derecede bireyselleşmiş ve çeşitlenmiştir. Geniş kitleleri 'klan' ya da sıkılmış yumruk yapmak imkânsızdır. Amerikan partilerinde “lider” bile yoktur. Bizde ise başkanlık sistemi zaten “lider” için isteniyor. Amerika'da kuruluşundan itibaren yargının tarafsızlığı ve hukukun üstünlüğü kökleşmiştir. Araştırmanın sonunda Türkiye'nin “parlamenter sistemi rasyonalize ederek” yola devam etmesi gerektiği çok iyi anlatılmış.
***
Gelin şöyle bir toparlayalım. Başkanlık sistemi ille de federal sistem değildir. Devlet federal olabilir de olmayabilir de. “Bölünürüz” diye korkmaya gerek yoktur. Kaldı ki federalizm bölünmek değildir.
Başkanlık sisteminde bir başbakan yoktur, onun görevini de başkan yürütür. İki makam tek kişide toplanır. Başkanlık sisteminde bakanlar başkan tarafından atanırlar ve ona karşı sorumludurlar, meclisle hiçbir bağlantıları yoktur. Bu sistemde öyle gensoru, hükümet düşürme falan gibi kavramlar da yoktur. Hükümet mecliste “düşürülebilemez”, çünkü meclis hükümetin işine karışamaz.
Tam tersine, başkan istediği zaman istediği bakanı görevden alır, yerine yenisini atar. Hükümet meclisin değil, başkanın hükümetidir. Bütün bakanlar bir çırpıda değiştirilse bile başkan kıpırdamaz. Onu “devirmek” diye bir kavram düşünülemez.
***
Başkanlık sisteminde, ister zayıf olsun isterse güçlü, “koalisyon” diye bir şey de mümkün değildir. Her türlü koalisyon sakıncası ortadan kalkmıştır. Hiçbir taşra taciri “zayıf koalisyon gelse de o çok başlılıktan ve kargaşadan çıkar sağlasam” hayalleri kuramaz. Parlamenter sistemde bir ay kadar süren, hatta kimi zaman aylarca içinden çıkılamayan hükümet kurma çalışması, başkanlık sisteminde bir günlük iştir, evet, bir günlük! Başkanlık sisteminde ille de “Amerikan modeli” uygulanacak diye bir kural da yoktur. Örneğin meclisin üstüne bir de senato kurmak gerekmez. Örneğin Amerika'da “erken seçim” diye bir kavram ve uygulama yoktur ve hiçbir zaman olmamıştır, bizde istenirse olabilir. Buna da meclis kendisi karar verecektir. Başkanın meclisi fesih yetkisi olmayacaktır. Seçim sistemini “dar bölge ve iki turlu” yaparsanız, baraj problemi de kendiliğinden ortadan kalkar. Baraja gerek kalmaz. Ayrıca bu sistemde, yüzde 1 bile oy toplayamayan bir parti dahi herhangi bir dar bölgede kazanıp meclise sembolik de olsa milletvekili sokabilir... Örneğin dar bölge sistemi olsaydı, şu anda TKP'den bir Ovacık milletvekili bile mecliste bulunabilecekti! Böylece “Gezi çocukları” bile meclise girebilecekler...
Şimdiki düzene göre “vatana ihanetten başka hiçbir suçla yargılanamayan” bir başkandan da kurtulacak, tam tersine karşısında “meclisin üçte ikisinin teklifiyle kovuşturulabilecek ve gene meclisin dörtte üç çoğunluğuyla yargılanabilecek” bir başkan bulacak, rahatlayacaktır.