Biliyorum hepimiz çok sıkıldık.
Güzel haberlere, gelişmelere ihtiyacımız var.
Hayatın içinde bunları da yaşamak varmış.
Corona ile yatıp, Corona ile kalkıyoruz.
Elbette ki bu sürecin bu şekilde olması da pek doğal.
Son gelişmelere bir göz atarsak…
Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan koronavirüs sebebiyle ülkemizde de 2 vatandaşımız hayatını kaybetti. Vaka sayısının 191'e çıkması alınan tedbirlerin had safhaya çıkarılmasına sebep olurken; Sağlık Bakanlığı restoranlar için yeni önlem kararları aldı.
Sağlık Bakanlığı'nın aldığı yeni önlemlere göre, masalar arası mesafe bir metreden az olmayacak şekilde (tercihen 2 metre) düzenleme yapılacak. Odalar ve diğer kapalı alanlardaki camlar günlük rutin temizlik esnasında açık olacak ve temizlik sonrası en az bir saat havalandırılacak. Özellikle ellerle sık dokunulan yüzeyler, kapı kolları, bataryalar, tırabzanlar, düğmeler, telefon ahizesi, ortak kullanım alanlarındaki tuvalet ve lavabo temizliğine özen gösterilecek.
Bardak ve tabak gibi ortak kullanılan eşyalar her kullanım sonrasında su ve deterjanla yıkanacak ve kullanımına kadar temiz bir ortamda saklanacak. Restoran çalışanları, el temizliğine dikkat edecek. Eller en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkanacak, sabun ve suyun olmadığı durumlarda alkol bazlı el antiseptikleri kullanılacak. Herhangi bir solunum yolu enfeksiyonu (ateş, öksürük, solunum sıkıntısı vb.) bulgusu olan personel şikayetleri düzelene kadar çalıştırılmayacak. Misafirlerin kişisel eşyalarına temas eden kişiler, bu tür işlemler sonrasında derhal ellerini yıkayacak veya alkol bazlı el antiseptiğiyle el temizliği yapacak.
***
Bakanlığın salgını yok etmeye yönelik tüm tedbirsel çalışmalarını önemsiyor, kıymetli buluyoruz.
Sezar’ın hakkı Sezar’a.
Restoran demişken son günlerde yaşadığımız kentte yeni bir tartışma konusu var. Hatta tepkisel yaklaşımlar da var.
Salgın sürecinde ruhsatlarına göre açık olan işletmelerin işlerliği ve bu işlerlikleriyle nasıl ruhsat aldıklarına yönelik tepkiler özellikle başı çekiyor.
Dile getirilen tepkiler daha çok yemekle hiçbir alakası olmayan bar görünümlü işletmelere yönelik yapılıyor.
Ruhsatında lokanta yazdığı iddia edilen ki, yazmasa açık olma şansı yok, bu mekanların faaliyetlerine devam ediyor olması sorun yaratıyor.
Kaldı ki bu bar ya da pub görünümlü işletmelerde aşırı müşteri yığılmaları da mevcut.
Ayrıca Sağlık Bakanlığının önlemleri arasında açıklanan masalar arası mesafe uygulamasının hiçbir şekilde uygulanamayacağı bir düzene de sahipler.
Böylesine hassas bir dönemde ilgililerin bu konuda bir sınırlama getirmesinde yarar olabilir.
Biz uyaralım.
Görünen o ki, ülkemizin ruhsat verme işlemlerinin ciddi anlamda gözden geçirilmesi elzem olmuş durumda.
Sonra ah vah etmeyelim.
***
Gelelim başka bir konuya.
Sosyal medya iletileri biz gazetecilere pek çok şeyi sorgulama imkanı da sunuyor.
Sadece bize mi, vatandaşa da öyle.
Buna da yeni medya anlayışında yurttaş gazeteciliği deniliyor. Yani vatandaş her şeyi eskisi gibi gazetecilerin sorup, yazmasına ihtiyaç duymuyor.
Kendisi sorup sorguluyor.
Bu nedenle sosyal medya mecrası önemli bir mecra haline geldi amacı dahilinde kullanıldığı ölçüde.
Bu önem kapsamında olup, bitenleri takip ederken, Twitter ortamında Türk Tabipler Birliği (TTB)’nin attığı tweet’i okudum.
Şöyle diyordu; “Hekimlerden aldığımız duyumlar, koronovirüz hastası sayısının açıklananlardan daha fazla olduğu yönünde”
Buyurun buradan yakın.
Hekimlerin bağlı bulunduğu birliğin paylaşımına bir bakın.
Adeta infial yaratıcı bir paylaşım.
Bu paylaşımı yapan bir vatandaş değil, kaldı ki vatandaşlar da bile bu bilinç yerleşmeye başladı.
Bir hekim birliği.
Bu birliğin yapması gereken bu tür paylaşımlar mı, yoksa bu sözü edilen illet koronavirüse karşı tedavi yöntemi geliştirip, bilgilendirmelerle sürece katkı sunmak mı?
Kara mizah misali bir durum.
Bu merakımı siz okuyucularımızla paylaşmak istedim.
İşte şimdi espri olsun diye dillendirilen şu sözün içi de dolmuş oldu:
“Başka ülkede yaşayamam.”