BAŞARISIZLIK

Başarının bu kadar ön planda olduğu, sanki yaradılışın amacıymış gibi algılandığı ve herkesin boynunda başarı kartvizitleriyle gezdiği günümüzde, yumuşak güç değil midir “çok da şey yapmamak? Sokaktan rastgele on kişiyi çevirip soru sorsak başarı üzerine bir sürü laf duyarız. Ya da arkadaşlarımızla oturduğumuz sofralarda her biri kendinin ne kadar başarılı olduğunu kanıtlama peşine düşer. Kendimizi başarılı göstermeye bayılıyoruz. Oysa içimiz gizlenmiş başarısızlık birikintileriyle dolu. Bir yarışın içinde olduğumu fark ettiğimde, pes ettim. Artık başarısızlıklarımı dile getiriyorum. Eve dönerken getirebilecekleri bir başarısızlık ihtimalleri olmayan bir neslin başarı odaklı algısına tepki niyetindeyim. Hayır, bu hayatta başarısızlıklarımız da var. Başarı ve başarısızlık noktasında tepkilerimiz dengelerin şaşmasına neden oluyor, evet. Oysa en başından ikisini de eşit şekilde ele alabilmek çok önemli. Komşu çocuklarının başarı hikâyeleriyle büyüyoruz. Filancanın falancanın çocuklarının ne yaptıklarıyla ilgilenmekten kendi çocuklarımızın ne hissettiğine odaklanamıyoruz. Onlara en baştan saklamayı öğretiyoruz. Başarı, başarısızlığın kulağa iyi gelen hâli değildir. Etrafımızdaki yetişkinlere bakalım mesela, başarılı görünmek için ne kadar çabalıyorlar değil mi? İşte bu görünme telaşı başarı değildir. Peki başarısızlık nedir? Gizlenendir, istenmeyendir, baskıyla ortadan kaldırılmaya çalışılandır, hakkı yenendir. Evet hakkı yenendir. En güçlü başarı hikâyelerini okuduğumuzda dibi görmekten bahsedildiğini de okuruz. Başarısızlıklar uzun bir merdivenin basamaklarıdır. Ne kadar kabul ederseniz o kadar uzar gider o merdiven… Nereye mi? Kalbin seni nereye götürmek istiyorsa, oraya. Başarısızlık da bir haktır.