Kaosa Sürüklenen Günlük Manzaralar
Türkiye, her gün kendine yakışmayan sahnelere tanık oluyor. Hastanelerde bebek katliamlarından, cinnet getirerek ailesine kıyan insanlara kadar uzanan trajediler artık sıradanlaşmış durumda.
Bunların üstüne siyaset arenasında yaşanan gerilimler de ekleniyor. Örneğin, bir İçişleri Bakanı’nın TBMM koridorlarında CHP milletvekillerinin etten duvarı ile karşılaşması ya da eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığı varken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla mahkemeye çıkarılması, Türkiye’nin içinde bulunduğu kutuplaşmayı gözler önüne seriyor.
Atatürk Türkiye’sinden uzaklaşan bir Türkiye
Adalet binaları önünde toplanan destekçi kalabalıklar, mahkeme salonundaki izdihamlar ve basına yönelik sürekli tehditler, modern Türkiye’nin Atatürk’ün bıraktığı çağdaş, Avrupa’ya dönük kimliğinden ne kadar uzaklaştığını gösteriyor.
Basın Özgürlüğü ve Türkiye’nin Yitirdiği Değerler
Bir ülkenin demokratik olgunluğu, basın özgürlüğüne verdiği değerle ölçülür. İsveç gibi ülkelerde gazetecilik tehditlerden, hukuki yaptırımlardan uzak bir meslektir. İsveç Devlet Radyosu’nda yıllarca çalışan biri olarak, gazetecilerin özgürce yazabildiği, eleştirel haberlerin cezalandırılmadığı bir ülkede bulunmanın farkını gördüm. Ancak Türkiye’de gazetecilik, artık bir hak mücadelesi haline gelmiş durumda. Altın kaçakçılığı yaptığı iddia edilen milletvekillerini haberleştiren gazetecilere soruşturma açılması, bu baskıcı ortamın açık bir göstergesi.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Yargılanması: Demokrasiye Darbe
Bugün dokunulmazlığı kaldırılan CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun mahkeme karşısına çıkarılması, Türkiye’nin demokratik standartlarından ne kadar uzaklaştığını bir kez daha kanıtlıyor. Avrupa’da siyasi liderlerin bu tür yargı süreçleriyle susturulmaya çalışılması nadiren görülür. Ancak Türkiye’de bu manzara artık olağan hale geldi. Bu durum, Türkiye’nin Avrupa değerlerinden uzaklaşmasının somut bir göstergesidir.
Basın ve Siyaset: Ortak Mücadele
Basın özgürlüğünün olmadığı bir ülkede, siyasetin ve halkın özgürlüklerinden de bahsedilemez. Gazeteciler haber yapmaktan korkar hale gelmişse, muhalefet liderleri susturulmaya çalışılıyorsa, toplumun gerçekleri öğrenme ve eleştirel düşünme hakkı da ellerinden alınmış demektir. Türkiye, bu ortamda kendini sürekli bir iç savaşın içinde buluyor. Oysa çağdaş bir toplum, basın özgürlüğü ve siyasi çoğulculukla güçlenir.
Türkiye’nin Avrupa’dan Uzaklaşma Süreci
Kemal Kılıçdaroğlu’nun yargılanması ve gazetecilere yönelik hukuki baskılar, Türkiye’nin yalnızca iç siyasette değil, uluslararası düzeyde de demokrasi notunu düşürüyor. Avrupa Birliği ile uyum hedefinden uzaklaşan bu politika, bireysel özgürlükler ve ülkenin uluslararası itibarı için tehlikeli bir rota çiziyor.
Özgürlükten Uzak Toplum, Karamsar Gelecek
Basın özgürlüğü sadece gazetecilerin değil, bir milletin temel hakkıdır. Basının susturulduğu ve muhalefetin baskı altına alındığı bir ülkede, bireysel özgürlüklerin de yaşama şansı kalmaz. Türkiye’nin yeniden özgürlük, barış ve demokrasiyle anılan bir ülke olabilmesi için basın ve ifade özgürlüğünü yeniden kazanması şarttır. Ancak o zaman Türkiye, Atatürk’ün gösterdiği modern ve çağdaş hedeflere geri dönebilir.
Tandoğan Uysal