ATEŞİ KÖRÜKLÜYORUZ

22 Şubat Salı günü yayımladığım “İklim Değişikliğiyle Gerçekten Mücadele Ediyor muyuz” başlıklı köşe yazımda Türkiye’nin ilk defa düzenlediği iklim şurasından, krizle mücadele için koyulan hedeflerden bahsetmiştim.

Bugün ki köşemde ise 22 Şubat Salı gününden bu yana yayımlanan 2 yönetmelik değişikliğiyle bu sorunun cevabının aslında ne kadar basit olduğuna değineceğim.

1 Mart Salı günü Resmi Gazete’de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının “Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” yayımlandı. Buna göre zeytinlikler, madencilik faaliyeti bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getirme şartıyla kullanılabilecek denildi.

Tabi bu yönetmelik 16 milyon 800 bin zeytin ağacının olduğu ve kömürle çalışan 3 termik santralin bulunduğu Muğla için kabul edilebilir bir yönetmelik değil.

“Sahayı rehabilite ederek eski hale getirme şartıyla” madenin çıkarıldığı verimsizleşmiş bir topraktan tekrar zeytinin verimli olması beklenebilir mi? Bekleyenler varmış demek ki…

8 Mart Salı günü Nükleer enerji işletmelerinin yasal altyapısını oluşturan ve sorumluluk alanlarını belirleyen kanun Resmi Gazete’de yayımlandı. Yayımlanan kanunda, nükleer enerji ve nükleer maddelerle ilgili herhangi bir faaliyeti yürütecek gerçek veya tüzel kişilerin, Türkiye'nin taraf olduğu nükleer güvenceyle ilgili uluslararası anlaşma ve sözleşmelere uyacağı ifadeleri yer aldı. İnsanın şey diyesi geliyor, “her şeyimiz tam bir nükleerimiz eksik”

Aslında bu 2 başlıkla ilgili yazılıp çizilecek çok fazla şey var ama nafile.

Ateşi en yakınımızda hissettiğimiz bu dönemde ateşi körükleyecek adımların atılması lafügüzaf…